ÜMMÜ KÜLSÜM, PEYGAMBERİMİZE İLTİCÂ EDİYOR
Hudeybiye Anlaşmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki, Peygamberimizin Mekke'deki azılı düşmanlarından Ukbe bin Ebî Muayt'ın Müslüman olan kızı Ümmü Külsüm, bir yolunu bulup Medine'ye geldi. Resûl-i Ekrem Efendimize iltica edip şöyle dedi:
"Yâ Resûlallah! Ben, dinim için onların yanından kaçıp senin yanına geldim! Beni koru, müşriklere geri çevirme! Beni kâfirlere geri çevirecek olursan, bana işkence yaparlar, dinimden döndürmeye çalışırlar."(İbni Sa'd, Tabakât, 8:231)
Bunun üzerine inen âyet, Peygamber Efendimizin nasıl hareket etmesi gerektiğini tayin etti:
"Ey îmân edenler! Mü'min kadınlar hicret etmiş olarak size geldiğinde onları imtihan edin. Onların îmânını Allah hakkıyla bilir. Eğer mü'min olduklarına kanaat getirirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir; onlar da bunlara helâl olmaz. Müşrik kocalarının onlara verdiği mehri iâde edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde o kadınlarla evlenmenizde sizin için bir günah yoktur. Kâfir kadınları da nikâhınız altında tutmayın; onlara verdiğiniz mehri geri isteyin. Kâfirler de size katılan Müslüman hanımlarına verdikleri mehri geri istesinler. Allah'ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Allah herşeyi hakkıyla bilir, herşeyi hikmetle yapar."(Mümtehine Sûresi, 10.)
Bu âyet-i kerime, Hudeybiye Sulhundaki Medine'ye hicret ve ilticâ edecek Müslümanların iâdesi ile ilgili maddenin erkeklere mahsus olduğunu, kadınlara şâmil bulunmadığını ortaya koyuyordu.Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, müşriklerin arasından Medine'ye çıkıp gelen erkekleri iâde ettiği halde Müslüman kadınları geri çevirmedi.
Nitekim, Ümmü Külsüm'ü de kardeşleri Velid bin Ukbe ile Umâre bin Ukbe Medine'ye gelerek istedikleri zaman; Resûl-i Ekrem, "Muâhededeki o şartın hükmünü, Allah, kadınlar hakkında bozdu, ortadan kaldırdı" buyurarak Ümmü Külsüm'ü onlara teslim etmedi.
Bu âyetin nazil olmasından sonra Mekke'den Medine'ye hicret eden kadınlar bir nevi imtihana tâbi tutuluyorlardı. Onlar, "Vallahi biz, sadece Allah'a ve Resûlüne ve İslâmiyete olan muhabbet ve bağlılığımızdan dolayı çıkıp geldik. Yoksa ne koca, ne mal, ne başkasına olan kin ve buğzumuz sebebiyle gelmedik" diye yemin ediyorlardı.
Bunun üzerine Medine'de kalmalarına müsaade edilip geri çevrilmiyorlardı. Böyle yeminde bulunanların mehirleri de kocalarına iâde ediliyordu.
İnen âyet-i kerimede Ayrıca mü'minlere "Kâfir olan kadınlarınızı artık nikâhınız altında tutmayın" diye emrediliyordu.
Bunun üzerine Hz. Ömer, o zamana kadar nikâhı altında bulunup Mekke'de oturan müşrik iki hanımını boşadı.
Hudeybiye Anlaşmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki, Peygamberimizin Mekke'deki azılı düşmanlarından Ukbe bin Ebî Muayt'ın Müslüman olan kızı Ümmü Külsüm, bir yolunu bulup Medine'ye geldi. Resûl-i Ekrem Efendimize iltica edip şöyle dedi:
"Yâ Resûlallah! Ben, dinim için onların yanından kaçıp senin yanına geldim! Beni koru, müşriklere geri çevirme! Beni kâfirlere geri çevirecek olursan, bana işkence yaparlar, dinimden döndürmeye çalışırlar."(İbni Sa'd, Tabakât, 8:231)
Bunun üzerine inen âyet, Peygamber Efendimizin nasıl hareket etmesi gerektiğini tayin etti:
"Ey îmân edenler! Mü'min kadınlar hicret etmiş olarak size geldiğinde onları imtihan edin. Onların îmânını Allah hakkıyla bilir. Eğer mü'min olduklarına kanaat getirirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir; onlar da bunlara helâl olmaz. Müşrik kocalarının onlara verdiği mehri iâde edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde o kadınlarla evlenmenizde sizin için bir günah yoktur. Kâfir kadınları da nikâhınız altında tutmayın; onlara verdiğiniz mehri geri isteyin. Kâfirler de size katılan Müslüman hanımlarına verdikleri mehri geri istesinler. Allah'ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Allah herşeyi hakkıyla bilir, herşeyi hikmetle yapar."(Mümtehine Sûresi, 10.)
Bu âyet-i kerime, Hudeybiye Sulhundaki Medine'ye hicret ve ilticâ edecek Müslümanların iâdesi ile ilgili maddenin erkeklere mahsus olduğunu, kadınlara şâmil bulunmadığını ortaya koyuyordu.Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, müşriklerin arasından Medine'ye çıkıp gelen erkekleri iâde ettiği halde Müslüman kadınları geri çevirmedi.
Nitekim, Ümmü Külsüm'ü de kardeşleri Velid bin Ukbe ile Umâre bin Ukbe Medine'ye gelerek istedikleri zaman; Resûl-i Ekrem, "Muâhededeki o şartın hükmünü, Allah, kadınlar hakkında bozdu, ortadan kaldırdı" buyurarak Ümmü Külsüm'ü onlara teslim etmedi.
Bu âyetin nazil olmasından sonra Mekke'den Medine'ye hicret eden kadınlar bir nevi imtihana tâbi tutuluyorlardı. Onlar, "Vallahi biz, sadece Allah'a ve Resûlüne ve İslâmiyete olan muhabbet ve bağlılığımızdan dolayı çıkıp geldik. Yoksa ne koca, ne mal, ne başkasına olan kin ve buğzumuz sebebiyle gelmedik" diye yemin ediyorlardı.
Bunun üzerine Medine'de kalmalarına müsaade edilip geri çevrilmiyorlardı. Böyle yeminde bulunanların mehirleri de kocalarına iâde ediliyordu.
İnen âyet-i kerimede Ayrıca mü'minlere "Kâfir olan kadınlarınızı artık nikâhınız altında tutmayın" diye emrediliyordu.
Bunun üzerine Hz. Ömer, o zamana kadar nikâhı altında bulunup Mekke'de oturan müşrik iki hanımını boşadı.